29 Temmuz 2011 Cuma

Hayvanlardaki deliller





Evrende, insan vücudundan gökyüzüne, hayvanlardan denizlerin derinliklerine kadar tüm varlıklarda ve olaylarda, son derece kompleks sistemler ve sayısız hassas dengeler vardır. Düşünen ve aklını kullanabilen herkes, bu kompleks sistemleri ve hassas dengeleri, üstün bir güç ve akıl sahibi olan Allah'ın yarattığını görecektir.
Bu bilince sahip olan insan, etrafında gördüğü herşeyde, kendisine Allah'ı tanıtacak sayısız delille karşılaşır. Örneğin, teknoliye örnek olan kuşların kanatları, fillerin haberleşme sistemleri, böceklerdeki tasarım, çamurlu topraktan çıkan rengarenk, hoş kokulu çiçekler, lezzetli sebze ve meyveler, bu güzelliklerin algılanmasını sağlayan duyu organları, içinde birçok kompleks sistemin mükemmel ve uyumlu bir biçimde çalıştığı insan vücudu, Dünyamızı aydınlatan, ısıtan ve bunun için bize en uygun mesafede ve büyüklükte yaratılmış olan Güneş, kupkuru toprağı canlandıran yağmur ve evrenin tümünü kaplayan bunlar gibi sayısız deliller...
Bu deliller üzerinde düşünen her vicdanlı insan Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü açıkça görerek iman edecektir. İman edenler ise iman hakikatleri sayesinde Allah'ı daha yakından tanıyacak, Rabbimiz'e duydukları iman, sevgi ve korku daha da artacaktır.
Burada örnek vereceğimiz canlıları anlatmamızın amacı da Allah'ın apaçık varlığının delillerini ortaya koyarak insanların gözlerinin önündeki gaflet perdesinin kalkmasına veya en azından aralanmasına yardımcı olmaktır. (Harun Yahya, Doğadaki Tasarım)

1.Canlılardaki Olağanüstü Dayanışma



Canlıların tehlike halinde kurdukları işbirliklerinin kendiliklerinden gerçekleştirdiklerini söylemek akıl sahibi bir insan için mümkün değildir. Bu canlıların herbirine sahip oldukları yetenekleri veren ve nasıl davranacaklarını ilham yoluyla öğreten Allah'tır.


Hayvanların topluluk halinde yaşamalarının en büyük avantajlardan biri, tehlikelere karşı daha fazla korunma sağlanmasıdır. Çünkü topluluk içinde yaşayan hayvanlardan herhangi biri tehlikeyi sezdiğinde sessizce olay yerinden kaçmak yerine var gücüyle çevresindeki diğer hayvanları da uyarır.

2.Uçan Canlılardaki Üstün Tasarım Ve Uçuş Teknolijisi



Kuşlarda ve uçan böceklerdeki üstün tasarım, bilim adamlarını hem hayrete düşürüyor hem de onlara uçak tasarımlarında yol gösterici oluyor.

Kuşlar uçarken kanatlarını maruz kaldıkları şartlara göre en iyi biçimde kullanırlar. Kuşlar, rüzgar gibi değişkenlere göre gerekli değişiklikleri otomatik olarak yapacak bir şekilde yaratılmış oldukları için en iyi uçucu olarak kabul edilirler. Şimdi uçak teknolojisine yön veren firmalar onların bu yaratılış özelliklerinden ders çıkarmaya çalışıyor: NASA, Boeing firması, ABD hava kuvvetleri uçağa yerleştirilmiş bir bilgisayardan gelen bilgilere göre biçim değiştirme yeteneği taşıyan, cam liflerden yapılmış esnek bir kanat tasarlamıştır.

3.Canlılarda Mükemmel Savunma Tekniği: KAMUFLAJ


Her canlı, kendisini savunabileceği farklı yeteneklerle birlikte var edilmiştir. Kimisi çok hızlı ve çeviktir; düşmanlarından kaçarak kurtulur. Kimisi yerinden kımıldayamaz; ama sağlam zırhlarla kaplıdır. Kimisi, kendisini yılana benzeten tırtıl gibi olağanüstü "korkutma" becerilerine sahiptir. Bazıları, zehirli, yakıcı ya da kötü kokulu gazlar püskürtür. Bir kısmı da, ölü taklidi yapabilecek yetenekte yaratılmışlardır.
Allah bazı canlıları bulundukları ortamda gizlenebilecekleri şekle ve desenlere sahip olarak yaratmıştır. Bir yaprak ile ya da bir ağacın desenleri ile olağanüstü benzerlikte bedenlere sahip olan canlılar bu sayede düşmanlarından gizlenmeyi başarırlar. Allah'ın bu hayvanlara verdiği "kamuflaj" yeteneği o kadar mükemmeldir ki konuyla ilgili birçok resmin bir bitkiye mi, yoksa bir hayvana mı ait olduğunu anlamak veya o ortamın içinde canlıyı seçebilmek neredeyse imkansızdır. İlerleyen satırlarda verilecek örneklerde de açıkça görüleceği gibi kamuflaj özel biçimde planlanıp, "yaratılmış" bir savunma mekanizmasıdır.
Kamuflaj Allah'ın yarattığı evrende hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' olmadığını ve O'nun güç, akıl ve ilminin sonsuz olduğunu gösteren örneklerden yalnızca bir tanesidir. Mülk Suresi'nde Allah kainattaki kusursuz uyumu şöyle belirtmiştir:
"... Rahman'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

4.Sivrisinek Mucizesi



Avın Yerini Tespit Eden Hassas Alıcılar


Sivrisinek, ısı, gaz, nem ve koku dedektörleriyle yüklü bir savaş uçağı gibidir. 30 metreden avının varlığını ve yerini tespit edebilir. 10 mm. boyundaki sivrisineğin, bu kadar etkili algılama sistemleriyle donatılmış olması, bu canlının ihtiyaçlarını bilinçli bir Yaratıcının doğuştan karşılanmış olduğu anlamına gelir. Bu üstün Yaratıcı, sivrisineği yoktan var eden Allah'tır.


Sivrisinek avını kolaylıkla bulmasını sağlayan özel sistemlere sahiptir. Bu sistem ısı, gaz, nem ve bazı kimyasal maddelere duyarlı çeşitli algılayıcılardan oluşur. Bu sayede sivrisinek, avının yerini karanlıkta çok kolay tespit eder.

5.Uçan Sincaplar





Sincaplar, daha çok Avrupa kıtasındaki ormanlarda yaşarlar. Boyları 25 cm., yani sizin ellerinizle iki karıştır. Vücutlarının arkasında, hemen hemen kendi boyları kadar uzun yukarı doğru duran, geniş ve gür tüylerden oluşan kuyrukları bulunur. Sincap bu uzun kuyruğu sayesinde dengesi bozulmadan ağaçtan ağaca atlar.
Minik sivri tırnakları sayesinde ağaçlara tırmanabilen sincap bir dalın üstünde koşabilir, baş aşağı sallanabilir ve o şekilde ilerleyebilir. Özellikle gri sincaplar bir ağacın en uçtaki dalından 4 metre uzaktaki bir başka ağacın dalına bile rahatlıkla atlayabilirler. Havada uçarken de kollarını ve bacaklarını açarak adeta bir planör gibi hareket ederler. Bu esnada yassılaşan kuyrukları ise hem dengelerini sağlar hem de yönlerini ayarlayan bir dümen görevi görür. Hatta kendilerini 9 metre yükseklikten boşluğa bırakıp dört ayak üzerine yere yumuşak iniş yapabilirler.

6.Polyphemus Güvesinin Hayran Bırakan Özellikleri



Erkek Polyphemus güvesi


Polyphemus güvesinin erkekleri geniş, tüylü duyargalara sahiptir. Bu duyargalar bir dişi güvenin kokusunu birkaç kilometre uzaktan fark edebiledecek kadar hassastır. Hatta dişi, saatte yalnızca 1 gramın milyarda biri kadar koku salgılasa bile erkek güveler bunu fark etmekte zorlanmazlar. Güvenin koku alma duyusunun bu kadar etkili olmasının bir nedeni, her bir duyarganın yaklaşık 17.000 tüycüğe sahip olmasıdır. Her bir tüycük de, binlerce koku alma gözeneğine sahiptir. İşte bu özel tasarım güvelerin koku alma duyarlılığını inanılmaz derecede artırır.
Güveler bu kusursuz algılama yeteneğini nasıl kazanmışlardır?
Küçücük bir güvenin bedeninde 17.000 tüycüklü ve her bir tüycükte binlerce gözenek olan bu yapı nasıl ortaya çıkmıştır?
Tesadüflerin bir böcekte böylesine gelişmiş koku algılayıcı bir sistem var etmesi imkansızdır. Düşünebilen ve akıl sahibi her insan böyle bir iddianın mantıksızlığını hemen anlayacaktır. Allah, güveleri olağanüstü özellikleriyle birlikte yaratmıştır.

7.Sonar Sistemi ile Gören Yunuslar




Bir insan kendisinden 100 metre ilerideki herhangi bir nesneyi görmekte zorlanırken, yunuslar 3 km ötede duran bir cismi görmekte hiç zorlanmazlar. Hem de, bu görme işlemini gözleriyle değil, kafataslarının alt kısmında bulunan sonar sistemi vasıtasıyla yerine getirirler. Bu sonar o kadar kuvvetli ses dalgaları yayar ki, yunuslar, etraflarında bulunan küçük büyük herşeyi bu sistem sayesinde algılayabilirler.
Sonarın gönderdiği sinyaller, karşılaştıkları cisimlere çarptıktan sonra, tekrar geri dönerek yunusun alt çenesine ulaşır ve buradan da "lipit" adı verilen bir çeşit yağ vasıtasıyla iç kulağa taşınır. Tam kıvamında ve uygun miktarda salgılanan bu yağ sayesinde iç kulağa ulaşan bilgiler beyne aktarılır ve algılama tamamlanmış olur.
Herşeyi benzersiz, kusursuz ve eksiksiz yaratan Allah, yunusları da en güzel şekilde yaratmış ve üstün bir teknolojiyle donatarak Kendi sanatının yüceliğini ve kudretinin sınırsızlığını gözler önüne sermiştir.

8.Allah'ın Varlığının Delillerindendir


Doğadaki Simetri Ve Uyum, 

Simetri, mimariden dekorasyona, giysiden araba tasarımına kadar birçok alanda kullanılan ve insana estetik açıdan çok hoş gelen bir yöntemdir. Örneğin, duvarda asılı olan aynanın, sadece bir tarafına çiçek koyduğunuzda bu gözünüze güzel görünmeyecektir. Ancak iki tarafına aynı çiçekten yerleştirdiğinizde, oluşan simetri hoşunuza gider. Bu nedenle, birçok alanda simetri bilinçli olarak kullanılmaktadır. Ve siz bir yerde simetri gördüğünüzde, bunun estetik anlayışı olan, bilinçli biri tarafından tasarlandığını hemen anlarsınız. Sözgelimi, bir bahçeye girdiğinizde, bahçenin sol ve sağ tarafında, eşit sayılarda karşılıklı dizilmiş iki sıra ağaç olduğunu görürseniz, bu ağaçların, bir bahçıvan tarafından bilinçli bir şekilde simetrik olarak dizildiğini anlarsınız. Çünkü, kusursuz bir simetrinin tesadüfen var olması kesinlikle mümkün değildir. Kısacası, simetri, bir tasarım olduğunun ve aynı zamanda bir tasarımcının varlığının bir ispatıdır.

Doğada var olan sayısız simetri örneği de, doğada bir tasarım olduğunun ve aynı zamanda doğayı tasarlayan bir Yaratıcı olduğunun göstergelerindendir. Kelebek kanatları, kar kristalleri, deniz yıldızları, kuş kanatları, insan yüzü ve vücudu, deniz kabukları ve doğadaki yüzlerce varlığın dış görünüşünde simetrik bir yapı bulunmaktadır.
Doğada gördüğümüz güzelliklerin hiçbiri tesadüflerin eseri olamaz. Her güzellik, her simetri, Alemlerin Rabbi olan Allah'ın örneksiz yaratışının eseridir.

9.Penguenlerin Benzersiz Sabrı


Birçok canlı yumurtalarını ve yavrularını koruyabilmek için büyük zahmetlere katlanır; onları gizler, kırılmamaları için özenle bir yere yerleştirir, onları ısıtır veya aşırı sıcaktan korur, tehlike anında bütün yumurtalarını başka bir yere götürür, haftalarca başında nöbet bekler, hatta ağzında taşır… Birçok kuş, balık ve sürüngende bu gibi fedakar ve şefkatli davranışları görmek mümkündür.

Yumurtalarını koruma konusunda büyük bir azim, görülmemiş bir sabır ve şaşırtacak derecede dayanıklılık gösteren bir canlı türüde imparator penguenleridir. Antarktika'nın zorlu koşullarında yaşayan İmparator penguenleri, Mart ve Nisan aylarında (bu Antarktika'da kışın başlangıcı demektir) üremek ve yavrularını yetiştirebilmek için uygun olan bölgelere birkaç kilometrelik bir yolculuk yaparlar.

10.Kuş Tüyleri




Son derece karmaşık bir tasarıma ve aerodinamik özelliklere sahip olan tüyler, sadece kuşlara özgüdür. Yalnızca bir tek kuş tüyü dahi Allah'ın varlığını ve yaratılış gerçeğini ispatlamak için yeterlidir.
Sürüngenlerin vücutları pullarla, kuşların vücutları ise tüylerle kaplıdır. Evrimci bilim adamları sürüngenleri kuşların atası saydıkları için, ister istemez kuş tüylerinin de sürüngen pullarından evrimleştiğini öne sürmek zorunda kalırlar. Oysa pullar ile tüyler arasında hiçbir benzerlik yoktur.

11.Palamut Böceğinin Delme Mekanizması




Palamut böceğinin ilginç hayatı, evrim teorisini çürüten ve Allah'ın canlıları kusursuz tasarımlarla yarattığını gösteren delillerden biridir.
Bir tahtayı delmek oldukça zordur. İnsan için yardımcı bir alet kullanmadan yapılamayacak bu işlemi küçük bir böcek bütün ömrü boyunca hiç zorlanmadan yapar. Gövdesinden daha uzun bir boruyu kafasında taşıyan palamut böceği, meşe ağacının palamut adlı tahtamsı meyvesine bağımlı yaşar. Böceğin kafasındaki bu borunun ucunda da minik fakat çok keskin bir testere dişi bulunur.
Böcek, normal zamanda bu boruyu, yürümesine engel olmaması için, vücuduyla aynı doğrultuda tutar. Bir palamutun üzerine geldiğinde ise, boruyu ona doğru eğer. Bu haliyle tam bir sondaj makinesine benzemektedir. Borusunun testereye benzeyen ucunu palamuta dayar. Hareketli kafasını bir sağa bir sola döndürerek boruyu oynatır ve palamutu delmeye başlar. Böceğin kafası bu iş için ideal bir tasarıma sahiptir ve olağanüstü bir hareket serbestliği gösterir.

12.Hayvanların Yuvaları





Hayvanların, özellikle de yavruların korunmasında "yuvalar"ın son derece önemli bir fonksiyonu vardır. Bu nedenle birçok canlı türü, şaşırtıcı teknikler kullanarak, çok sayıda mimari detaylara sahip yuvalar inşa ederler. Yuvaların inşasında çok farklı teknikler kullanılır. Hayvanlar çoğu zaman bir mimar gibi plan yapar, gerçek bir duvar ustası gibi çalışır, bir mühendis gibi teknik çözümler getirir, bazen de bir dekoratör gibi yuvalarını dekore eder, süslerler. Çoğu zaman bu usta müteahhitler, yuvalarını hazırlayabilmek için gece gündüz hiç durmadan çalışırlar. Eğer eşleri varsa, iş bölümü yaparak birbirlerine yardım ederler. En çok özen gösterilen yuvalar ise, yeni dünyaya gelecek yavrular için hazırlanan yuvalardır. (Harun Yahya, Canlılardaki Fedakarlık ve Akılcı Davranışlar)

13.Köpek Balıklarına Özel Mucizevi Sistemler




Köpek balıkları gerek solunum sistemleri, gerek yollarını bulmalarını sağlayan manyetik alıcıları, gerekse hızlı yüzme yetenekleri ile birer yaratılış mucizesidirler. Allah bütün canlıları olduğu gibi köpek balıklarını da eksiksiz bir şekilde yaratmıştır.
Beyaz köpek balıkları, avlarını gözleri ile takip ederek yakalarlar. Sıcak mercan kayalıklarında gezindiklerinde bu canlılar için hiçbir sorun yoktur. Avlarını kolaylıkla görürler. Ancak serin okyanuslarda gezindiklerinde beyaz köpek balıklarının soğuktan görüş yeteneklerinin etkilenmesi gerekmektedir.
Normal şartlar altında soğuk suyun etkisiyle kimyasal işlemler yavaşlayacağı için hayvanın gözlerinin hızla hareket eden avını takip etmede çok ağır kalması gerekmektedir. Ancak köpek balığı hiçbir zaman böyle bir problem yaşamaz. Çünkü beyaz köpek balıklarının gözleri kendileri gibi soğukkanlı değildir. Bu köpek balığı türünde vücut kaslarının ısısı direkt olarak gözlere aktarılır. Bu sayede en hızlı hareket eden balıkları hatta fok balıklarını bile rahatlıkla yakalayabilirler.
Peki görme duyuları, suyun içindeki hareketleri takip edemeyecek kadar zayıf olan diğer tür köpek balıkları nasıl avlanırlar?

14.Müthiş Avcı: Örümcek




Yeryüzünde yüzlerce cins örümcek yaşar. Bu küçük hayvanlar kimi zaman yuvasının statik hesaplarını yapabilen inşaat mühendisi, kimi zaman üstün tasarımlar yapan bir iç mimar, kimi zaman olağanüstü güçlü ve esnek ipler, öldürücü zehirler, eritici asitler üreten bir kimyager, kimi zaman da son derece kurnaz taktiklerle avlanan bir avcı olarak karşımıza çıkarlar.
Doğadaki tüm canlılar gibi örümceklerin davranışlarını, örneğin avlanma yöntemlerini, üreme şekillerini, savunma taktiklerini inceleyip, bu konuda detaylı bilgiler edindikçe hayret uyandıran örneklerle karşılaşırız.
Bütün canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için akıl gerektirecek davranışlarda bulunurlar. Yetenek, beceri, üstün manevra kabiliyeti gibi tanımlamalarla adlandırılabilecek olan bu davranışların ortak özelliği ise her birinin mutlak surette akıl gerektiren davranışlar olmalarıdır. Bir insanın ancak öğrenme, beceri ve tecrübe gibi özelliklerle kazanacağı yetenekler, bu canlılarda ilk doğdukları andan itibaren vardır. Bu özelliklerin tümünü onlara veren, onları akıllı davranacakları, bilinçli hareket edecekleri şekilde yaratan güç Allah'tır. Allah tüm doğadaki canlılarda sayısız örneğini gördüğümüz aklın tek sahibidir. Canlılara neler yapmaları gerektiğini ilham eden Allah'tır. (Harun Yahya,Örümcekteki Mucize)
Örümceklerin avlanma yöntemleri

15.Hayatlarını tehlikeye atan hayvanlar


Herşey Yavrular İçin

Hayvanlar dünyasının dikkat çekici özelliklerinden biri hayvanlardaki bilinçli ve fedakar davranışlardır. Kuşlar, zebralar, ceylanlar, tavşanlar kısacası bütün hayvanlar yavrularını kendilerini tehlikeye atma pahasına korumaktadırlar. Çünkü Allah onları bu şekilde yaratmıştır. Tüm canlılar Allah'ın vahyi ile hareket etmektedirler.
Hayvanların yavruları çoğu zaman bakıma ve korunmaya muhtaç olarak doğarlar. Genellikle kör veya tüysüz olan, henüz avlanma yeteneği bulunmayan yavrular eğer ebeveynleri veya sürülerindeki diğer yetişkinler tarafından korunup kollanmazlarsa kısa sürede açlıktan veya soğuktan ölürler. Ancak böyle bir şey olmaz. Çünkü hayvanlar alemindeki yetişkinler yavrularını herşeyi göze alarak korurlar. Gerekirse kendi canlarını da tehlikeye sokarak veya çok zor koşullarda yaşamayı göze alarak büyük fedakarlıklar yaparlar.
Yavruların tehlikelerden korunmaları
Canlılar, yavrularının korunmaları söz konusu olduğunda oldukça tehlikeli ve yırtıcı olabilirler. Aslında, bir saldırı veya tehlike sezdiklerinde, daha çok yavrularını alıp o bölgeden hızla uzaklaşmayı tercih ederler. Kaçmak için fırsat bulamadıklarında ise, tereddüt etmeden kendilerini saldırganın önüne atarlar. Örneğin yarasalar ve kuşlar, yavrularını yuvalarından alan araştırmacılara saldırmaları ile ünlüdürler.
Zebralar gibi iri memeli hayvanlar ise, sürülerine sırtlan gibi düşmanları saldırdığında hemen gruplara ayrılarak tayları ortalarına alırlar ve hızla kaçmaya başlarlar. Yakalandıkları takdirde, sürünün yetişkinleri, bu yırtıcı hayvanlara karşı taylarını cesurca korurlar.
Zürafalar ise saldırıya uğradıklarında buzağılarını vücutlarının altına iterler ve ön ayakları ile düşmanlarına sertçe vururlar. Geyikler ve antiloplar genellikle ürkek ve heyecanlı hayvanlardır ve yavruları olmadığı zamanlarda hızla kaçmayı tercih ederler. Ancak, yavrularını tehdit eden tilki ve kurtlara karşı sivri ve keskin toynaklarını kullanmakta tereddüt etmezler.
Daha küçük ve zayıf memeliler ise genellikle yavrularını korumak için onları gizler veya güvenli bir yere taşırlar. Ancak buna fırsatları kalmadığında düşmanlarını yavrularından uzaklaştırmak için saldırganlaşabilirler. Örneğin son derece ürkek bir hayvan olan tavşan, yavrularına saldıran bir düşmanı uzaklaştırmak için büyük riskleri göze alır. Yavrularına bir saldırı olduğunda, hemen yuvasına koşar ve güçlü arka ayaklarıyla düşmanına birkaç çift sert tekme atar. Bu cesareti çoğu zaman yırtıcı bir hayvanı bile geri kaçırmak için yeterli olabilmektedir.
Ceylanlar ise, yırtıcı hayvanlar yavrularını kovalamaya başladığında, hemen yavrularının arkasına geçerler. Çünkü yırtıcı hayvanlar, avlarını genellikle arkadan yakalar. Anne ceylan mümkün olduğunca yavrusuna yakın hareket eder. Eğer yırtıcı hayvanlar yakınlaşırlarsa, anne onları uzaklaştırır. Yavrusu takip edilen bir ceylan, toynakları ile çakalları tekmeleyebilir. Saldırganları yavrularından uzaklaştırmak için kasten onların önünde koşar.

16.Yunustaki Mükemmel Tasarım




Doğadaki canlılarn tümü kusursuz bir plan, düzen ve tasarım ürünüdür. Bu tasarım, herşeyi örneksiz yaratan, her güzelliğin kaynağı, tüm varlıkların sahibi olan Allah'ın üstün ve benzersiz sanatıdır. Allah'ın kusursuz yaratmasının delillerinden biri de bilim adamlarını hayrete düşüren yunus balıklarıdır.
Yunuslar her nefes alışlarında ciğerlerinin %80-90'ını havayla doldururlar. Oysa çoğu insan için bu oran ancak %15'i bulur. Yunuslar için nefes almak insanlarda veya diğer kara memelilerinde olduğu gibi bir refleks değildir, iradeli bir harekettir. Yani biz nasıl yürümeye karar veriyorsak, yunuslar da nefes almaya karar verir. Bu, hayvanın suda uyurken boğularak ölmemesi için alınmış bir tedbirdir. Yunus uykusu sırasında beyninin sağ ve sol yarım kürelerini yaklaşık on beş dakika arayla nöbetleşe kullanır. Bir yarım küre uyurken, diğer yarım küre hayvanın su yüzeyine çıkarak nefes almasını sağlar.
Yunusların ağızlarındaki gagaya benzer çıkıntı ise sudaki hareketlerini kolaylaştıran bir başka tasarımdır. Hayvan bu yapı sayesinde suyu daha iyi yarmakta ve daha az enerji harcayarak daha hızlı yüzebilmektedir. Modern gemilerin burunlarında da yunus ağzına benzer bir çıkıntı vardır. Bu hidrodinamik tasarım, gemilerin hızını da aynen yunuslarınki gibi artırmaktadır. (www.hayvanlaralemi.net)

17.Suyun Üstünde Yürüyebilen Canlılar



Bir kimse size "suyun üstünde yürümekten" ten bahsetse, hayal gücünün çok geniş olduğunu ya da bunun ancak illüzyonla mümkün olabileceğini düşünürsünüz. Bizim için imkansız olan bu yetenek, istisnai birkaç canlı için son derece olağan bir yaşam şeklidir. Suyun üstünde durabilmek bir yana, koşarak, atlayarak suyun üstünde hayranlık uyandıran bir hareket kabiliyeti sergilerler.


Su üzerinde yürüyen canlılar, adeta bilim adamlarının yıllardır yaptıkları gözlemler, araştırmalar ve hesaplamalar sonucu ortaya çıkardıkları doğa kanunlarını biliyormuşçasına hareket ederler. Hatta bu kanunların önceden hesaba katıldığı kusursuz bir tasarımla dünyaya gözlerini açarlar.

18.Ölüme Koşan Erkek Arılar




Her arının çok fazla görevinin olduğu arı kolonilerindeki tek istisna erkek arılardır. Erkek arılar ne kovanın savunmasına, ne temizliğine, ne de besin toplamaya bir katkıda bulunurlar. Erkek arıların kovan içindeki tek fonksiyonları kraliçe arıyı döllemektir. Zaten çiftleşme organları dışında diğer arılarda bulunan özelliklerin hemen hemen hiçbirine sahip olmadıkları için erkek arıların kraliçe arıyı döllemekten başka bir iş yapması da mümkün değildir.
Kış mevsiminde kovanda yalnızca dişi arılar bulunur. Çünkü erkek arılar kış gelmeden ya kovandan atılır ya da öldürülür. Ancak kış mevsiminin bitmesiyle birlikte işçi arılar erkek petek hücreleri inşa etmeye başlar. Kraliçe arı da bu hücrelerin içine erkek arıları oluşturacak yumurtalarını bırakır. Mayıs ayı başlangıcında da erkek arılar hücrelerinden çıkmaya başlar.
Genelde bu aylar eski kraliçenin yeni koloniler kurmak için kovandan ayrıldığı ve kovanlarda yeni kraliçelerin yetiştirildiği aylardır. İşte bu dönemde yeni kraliçenin yumurtlayabilmesi için çiftleşme uçuşuna çıkması gerekmektedir. Bu da işçilerin erkek arı yetiştirme nedenlerinden bir tanesidir.

19.Fillerdeki Yaratılış Mucizeleri





Afrika kıtasında birbirinden farklı birçok canlı birarada yaşar. Bu koca kıtada görmekte hiç zorluk çekmeyeceğimiz en büyük kara canlısı ise fillerdir. Devasa vücutları neredeyse bir ev büyüklüğündedir. Filler genellikle sürü halinde dolaşırlar. Ve bir sürüde yaklaşık olarak 30 fil bulunur. Sürü, dişi fil tarafından yönetilir. Her sürüde, üyeler arasında çok büyük bir dayanışma yaşanır ve tüm üyeler sürüyü yöneten file karşı kesin bağlılık gösterirler. Bu nedenle sürü içinde her zaman örnek bir disiplin ve hiyerarşi yaşandığını söylemek fillerin sosyal yaşamını açıklamak için yapılmış uygun bir tanım olacaktır.

20.Kış Güvelerindeki Isıtma Sistemi





Güveler genellikle ilkbaharda dünyaya gelirler, yaz boyunca yaşamlarını sürdürdükten sonra kış yaklaştığında, ölmeden önce yumurtalarını bırakırlar. Güveden geride kalan yumurtalar, tırtıllar ve pupalar ilkbahara kadar hiçbir yaşamsal faaliyet göstermezler. Bu yaşam şekli kış güvelerinde ise tam tersidir. Orta Asya, Sibirya, Kuzey Avrupa gibi geniş bir coğrafyada yaşayan kış güveleri, diğer güvelerin tersine yaşamsal faaliyetlerini kışın gösterirler. Onlar, yaz boyunca hareketsiz kalırlar ve aylarında yetişkin hale gelirler. İlkbaharda da doğacak yeni nesil için yumurtalarını bırakırlar.
Kış güvelerinin uçabilmeleri için, kanatlarının bulunduğu göğüs bölgesindeki sıcaklığın en az 30°C olması şarttır. Oysa yaşadıkları yerde ısı genellikle 0°C düzeyinde hatta bunun da altındadır. Peki kış güveleri nasıl oluyor da böylesine soğuk ortamlarda yaşamlarını sürdürebiliyorlar? Hareketsiz kaldıklarında soğuktan donmamaları, şiddetli soğuğa rağmen uçabilmeleri nasıl mümkün olmaktadır? Bu soruların cevabı kış güvelerinin, yaşamlarına olanak sağlayan özel bir ısınma sistemi ile yaratılmış olmalarıdır. Bu sistem, birbirini tamamlayan özelliklerden oluşan, son derece hassas bir planlamanın ürünüdür. İşte bazı detaylar:

21.Renklerin Dili




Canlılar sahip oldukları ışık ve algılama sistemlerine göre işleyen bir "renk dili"ne sahiptirler. Yani her canlı türü için renklerin ifade ettiği anlamlar değişmektedir. Her canlının yaşamını sürdürebilmesi için yaşadığı ortamdaki renklerin dilini bilmesi zorunludur. Çünkü yaşamsal faaliyetler ancak bu dilin algılanmasıyla yönlendirilir.
Canlılar renk dilini nasıl kullanırlar?
Öncelikle canlıların çok büyük bir bölümü besin bulabilmek için renklerin yardımına ihtiyaç duyar. İkinci olarak deri, pul veya kürk gibi oluşumlarında bulunan renkler, özellikle ısıyı yayma veya tutma gibi özellikleriyle canlılığın devamı açısından çok önemli bir rol oynarlar. Ayrıca canlılar düşmanlarından korunurken de renklerini kullanırlar. Yaşadıkları çevreyle uyum içindeki renkleri sayesinde kamufle olur, düşmanlarından gizlenebilir veya üzerlerinde taşıdıkları renkler ve desenler düşmanları açısından caydırıcı bir görünüm oluşturabilir. Bu rengin yardımcı olduğu bir başka nokta da canlıların eşlerini veya yavrularını tanımalarıdır. Doğadaki bu örneklerde de görüldüğü gibi canlılar, yaşamlarını sürdürebilmek için renklerin anlamlarını doğru olarak bilmelidirler. Bu bilgiyi doğru olarak alabilmeleri için de, bunu algılayabilecekleri uygun sistemlere sahip olmaları gerekir. (Harun Yahya, Allah'ın Renk Sanatı)

22.Örümcek İpeği İnsan Hayatını Değiştirecek




Bilim adamlarına göre örümcek ağı yeryüzündeki en sağlam malzemelerden biridir. Örümcek ağının üstün özellikleri sadece bununla sınırlı kalmaz. Hepsi birden sayılacak olursa çok uzun bir liste elde edilebilir. Bu listedeki birkaç madde bile bilim adamlarının bu konuda ne kadar haklı olduklarını ortaya koymaktadır. Örümcek ipeğinin hayret verici özelliklerinden birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
  • Örümceklerin ürettiği ve çapı bir milimetrenin binde birinden daha küçük olan ipek ipliği, aynı kalınlıktaki çelik telden beş kat daha sağlamdır.
  • Kendi uzunluğunun dört katı kadar esneyebilir.
  • Örümcek ipeği aynı zamanda son derece hafiftir. Bu hafifliği şöyle bir örnekle de tarif edebiliriz. Dünyanın çevresi boyunca uzatılacak bir ipek ipliğinin ağırlığı sadece 320 gram gelir. (Harun Yahya, Biomimetik)
Bu özelliklerin her biri tek tek pek çok malzemede bulunabilir. Ancak hepsinin birarada bulunması son derece özel bir durumdur. Çünkü hem çelikten sağlam hem esnek bir malzeme bulabilmek oldukça zordur. Örneğin çelik halat en sağlam malzemelerden biridir. Fakat kauçuk halatlar gibi esnek olmadıklarından zamanla deforme olurlar. Kauçuk halatlar da kolay kolay deforme olmamalarına rağmen, yeterince dayanıklı olmadıkları için ağır yükleri kaldıramazlar.

23.Bilim Adamları Şaşkınlık İçinde: Bir Karga Kendine Alet Yaptı





Bir karga, ancak insanlarda görülebilecek kadar karmaşık bir davranış göstererek bilim adamlarını hayrete düşürdü. Oxford Üniversitesi'ndeki laboratuvarlarda davranışları incelenen ve Betty adı verilen karga, insandan sonra en zeki canlı olarak gösterilen şempanzelerin bile yapamadığını yaptı. Ekolojik Davranışlar Araştırma Grubu'ndan bilim adamlarının yürüttüğü çalışmada, karganın derince bir kaptaki yemeğe ulaşmak için hangi yolları deneyeceği gözlemlendi. Betty, laboratuvarda edindiği ince bir metal çubuğu bükerek kanca haline getirdi. Daha sonra da derin kaptaki yemeği kanca uca takarak dışarı çıkarmayı başardı. Bunun tesadüf olup olmadığını anlamak isteyen bir grup uzman, Betty'ye aynı koşulları 10 kez tekrarladılar. Amerika Birleşik Devletleri'nin ünlü bilim dergisi Science'ın 9 Ağustos 2002 sayısında yayımlanan araştırmanın lideri olan Profesör Alex Kacelnik sonucu heyecanla aktarıyor: "Bunun bir tesadüf olmadığına kendimizi ikna etmek istiyorduk, bu yüzden testi 10 kez tekrarladık. Hayvan 10 denemeden 9'unda aynısını başardı."(http://news.bbc.co.uk/ 1/hi/sci/tech/218920.stm)

24.Böceklerdeki Üstün Tasarım





Doğadaki üstün tasarım bilim adamlarına geleceğin makinelerini tasarlamada geniş ufuklar açıyor. Son olarak Berkeley, ABD'deki California Üniversitesi ile Stanford Üniversitesi bilim adamlarından kurulu bir araştırma ekibi, günümüzün hantal, hareket kabiliyeti az robotlarına esneklik kazandırabilmek için çalışmalarını biyomimetik (biyotaklit) alanında yoğunlaştırdılar.
Günümüzün yüksek teknoloji seviyesine rağmen, üretilen robotlar bir türlü esnek, kıvrak ve dengeli bir hareket kabiliyetine kavuşabilmiş değiller. Robot yapımında kullanılan malzemeler katı, homojen (tek bir maddeden meydana gelen) ve izotropik (çeşitli yönlerde gösterdiği özellikler değişmeyen) özellik gösteriyor. Bu yüzden robot malzemeleri, kolay kırılır ve kaba özellikli oluyor.

25.Kurbağalarda Üreme Mucizeleri





Kurbağalar, çok farklı çevrelerde yaşayabilecek özelliklerde yaratılmışlardır. Dolayısıyla, Antartika dışında tüm kıtalarda hayat sürebilirler: Çöllerde, ormanlarda, çayırlarda ve hatta yükseklikleri 5.000 m.'yi aşan Himalaya ve And Dağları'nda bile yaşayan kurbağa türleri vardır. En bol bulundukları yerler ise tropikal bölgelerdir. 2 kilometrekarelik bir yağmur ormanı parçasında yaklaşık 40 farklı türde kurbağaya rastlanmıştır.
Kurbağaların bazı türlerinde yalnız erkekler, bazı türlerinde yalnız dişiler, bazı türlerinde de her ikisi birden yavrulara bekçilik eder. Costa Rica'nın "Küçük Ok Zehiri Kurbağaları"nın erkekleri, yumurtaların başlarında onlar çatlayana kadar 10-12 gün bekçilik yapar. Dünyaya gelen iribaşlar olağanüstü bir çaba gösterip dişinin sırtına tırmanır ve annenin sırtına adeta kaynamışcasına tutunurlar. Yavruların tutunma işi tamamlanınca, dişi kurbağa ormanda yer alan Bromelia türündeki ağaçlardan birine tırmanır. Bu ağacın havaya bakan açıklıklarında kadeh şeklinde çiçekler mevcuttur. Çiçeklerin içi ise su doludur. Anne kurbağa bu çiçeklere ulaşınca yavrularını çiçeğin içine bırakır. Yavrular artık burada güvenle büyüyecektir. (Harun Yahya, Düşünen İnsanlar İçin)

26.Kör Termitlerin Gizli Dünyası





Milyonlarca insanın birarada yaşaması her zaman birçok problemi de beraberinde getirmiştir. Örneğin mimari yapılanma, ulaşım, haberleşme, besin kaynakları gibi pek çok konuda çeşitli problemler yaşanmıştır. Elbette ki bu problemlere zaman içinde çeşitli çözümler üretilmiş, bunlardan kimileri uygulamaya konup refah düzeyi artırılmaya çalışılmıştır. Ancak sorunlar hiçbir zaman kökunden halledilememiştir.

İnsan; yeryüzünde düşünebilen, düşündüklerinden sonuç çıkarabilen, akledebilen, bilinç sahibi yegane canlıdır. Bu nedenle insanın plan yapması, ileriyi görerek yaşamı kolaylaştıracak yapılar ortaya çıkarması, değişen ihtiyaçlara yönelik çözümler üretmesi, bunları uygulamaya koyması çok doğaldır. Ancak insanların yaptıklarının bir benzerini hatta daha üstününü hayvanların yapabiliyor olması, elbette ki üzerinde düşünmeyi gerektirir. Aklı, şuuru, hatta çoğu zaman bir beyni bile olmayan canlıların insanların yüzyıllar boyunca geliştirdikleri teknoloji ile kıyaslanabilecek, hatta pek çok yönden üstün olan yapılar inşa etmeleri, organizasyonlar kurmaları düşündürücüdür.

27.Metamorfoz Bir Yaratılış Delilidir





Metamorfozu "evrim delili" olarak göstermeye çalışanlar aslında evrim teorisi ve biyoloji hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir. Metamorfoz genetik bilgide kodlanmış bulunan bir "planlı değişim"dir ve "tesadüfi değişim" anlamına gelen evrimle hiçbir benzerliği yoktur. Gerçekte "indirgenemez kompleks" bir süreç olan metamorfoz, evrimi çürüten bir yaratılış delilidir.
Bazı canlılar yaşamlarının farklı dönemlerinde, bulundukları ortamın şartlarına uyum göstermelerini sağlayacak fiziksel değişimler geçirirler. Bu farklılaşma sürecine biyolojide metamorfoz (başkalaşım) adı verilir. Bu süreç, biyoloji ve evrimin iddiaları konusunda fazla bilgi sahibi olmayan çevreler tarafından zaman zaman evrim teorisine delil gibi gösterilmeye çalışılır. Metamorfozu "evrim örneği" gibi gösteren kaynaklar, konu hakkında bilgisiz kesimleri yanıltmaya yönelik, dar kapsamlı, yüzeysel propaganda kitapları veya bazı cahil kimselerdir. Evrim konusunda otorite sayılan, dolayısıyla evrimin temel açmazları ve çelişkileri konusunda da ayrıntılı bilgi sahibi olan bilim adamları ise bu tür gülünç iddiaları gündeme getirmekten çekinirler. Ne kadar saçma bir iddia olduğunu bilirler çünkü...
Kelebek, sinek, arı gibi canlılar metamorfoz geçiren canlılardan bazılarıdır. Hayatı suda başlayan daha sonra karada devam eden kurbağalar da metamorfoza bir örnektir. Bu farklılaşmanın evrimle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü evrim teorisi canlılıktaki farklılaşmaları tesadüflerle gerçekleşen mutasyonlarla açıklamaya çalışır.

28.Zehir Uzmanı Macawlar





Her canlının düşmanlarından korunmak için kullandığı belirli bir yöntemi vardır. Bitkilerin düşmanları da genellikle böcekler ve kuşlardır. Bazı bitkiler saldırganlardan korunmak için özel bir tedbir geliştirir ve zehirli tohumlar üretirler. Tohumlarındaki bu kimyasal, "strikinin" adı verilen çok etkili bir zehirdir. Bu özel üretim sayesinde gerçekten de amaçlarına ulaşırlar. Zehrin tadını alan ya da durumun farkına varan canlı, vakit geçmeden bu bölgeden uzaklaşır. Ancak kimi zaman durum değişir. Bitkiler, kendilerinden daha akıllı avcılarla karşı karşıya kalırlar.
Amerika'nın tropikal topraklarında yaşayan bir papağan türü olan Macawlar bu akıllı avcılardan biridir. Macawların besinlerini zehirli tohumlar oluşturmaktadır. Peki nasıl olup da bu canlılar zehirli tohumlar ile beslenmektedirler? Bu aşamada gerçekten de mucizevi bir tasarım örneği ile karşı karşıya kalırız. Bu kuşlar, besleyici değeri yüksek ancak zehirli olan bu tohumları yedikten hemen sonra belli bir bölgedeki kayalıklara doğru uçarlar. Oraya vardıklarında ise burada bulunan bazı killi kaya parçalarını kemirip yutarlar. Kuşların ortada herhangi bir sebep yok iken kil yutmaları kuşkusuz oldukça şaşırtıcı bir davranıştır. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda bu garip davranışın gerçek nedeni anlaşılmıştır. (Harun Yahya, Doğadaki Tasarım)

29.Bezuar Keçilerinin Kimya Bilgileri




Doğadaki usta kimyagerlerden bir tanesi de Bezuar keçisidir. İsmini de bu özelliği nedeni ile almıştır. "Bezuar" ismi, Farsça'da ilaç anlamına gelen bir kelimeden türemiştir. Bu canlı, kendi kendini tedavi etme konusunda uzmandır.
Bezuar keçisi ne zaman bir yılan tarafından ısırılsa, hemen yaşadığı çevrede yetişen sütleğen bitkisi türlerinden birini yemeye başlar. Bu son derece hayret verici bir davranıştır. Çünkü gerçekten de sütleğen bitkisinin içindeki sıvıda bulunan "Öforbon" maddesi kana karışan yılan zehrini etkisiz hale getirmektedir.
Burada tekrar şaşırtıcı bir gerçekle karşı karşıya kalırız.
Günlük otlamaları sırasında sütleğenlere ağızlarını bile sürmeyen Bezuar keçilerinin bu bitkileri tedavi maksatlı kullanmalarını sağlayan nedir? Bezuar keçileri sütleğen otlarının içinde hangi kimyasal maddelerin olduğunu nereden bilmektedirler? Peki ya bu kimyasalların, yılan zehrini tedavi edici etkilerinin olduğunu nasıl öğrenmişlerdir?

30.Kuşlardaki Mucizevi Özellikler





Kuşların akılcı davranışlarını kendi beyinleriyle düşünüp tasarladıklarını ve sahip oldukları fiziksel özellikleri yine kendi kendilerine planlayıp vücutlarında yerleştirdiklerini ileri sürmek son derece mantıksız bir iddiadır. Gerçek ise, Allah'ın kuşları ve tüm canlıları yoktan var ettiği ve herşeyin ancak O'nun emriyle hareket ettiğidir.

Allah yarattığı tüm canlılara birbirinden farklı özellikler vermiştir. Bu özelliklerle canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri, onların çevreleriyle uyumlu olacak şekilde, bir anda yaratıldıklarını ispatlar. Bu konuda kuşlar güzel bir örnektir. Kuşlar arasında binlerce farklı çeşitte üreme, yuva yapma, avlanma ve beslenme şekilleri vardır.
Burada binlerce kuş türünden sadece birkaç tanesinin bazı ilginç özelliklerini ele aldık. Bunlardan sadece bir tanesini incelemek bile Allah'ın sınırsız gücünü görmek için yeterli olacaktır. Allah bir ayetinde tüm varlıkların sahibinin Kendisi olduğunu şöyle bildirir:
"Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar." (Rum Suresi, 26)

31.Uçan Yılanların Sırrı Çözüldü


Uçmadan bahsedildiğinde aklımıza çoğu zaman kuşlar gelir. Oysa yeryüzünde uçan canlılar sadece kuşlar değildir. Asya topraklarında yaşam süren Chrysopelea paradisi türü yılanlar da bir nevi uçma işlemi gerçekleştirirler. 20 ile 40 metrelik bir mesafeyi havada süzülerek kateden bu canlılar incelendiğinde ortaya çok büyük bir yaratılış mucizesi çıkmaktadır. Chicago Üniversitesi biyologlarından Jake Socha, Singapur'daki bir hayvanat bahçesinde bu tür yılanlar üzerinde 6 yıl süren bir araştırma yürüttü. Erişkinlerinde uzunluğu 1 metreyi bulan bu uçan yılanların havada süzülebilme yeteneklerinin aerodinamiği hakkında daha önceleri hiçbir şey bilinmiyordu. Kuşların dışında sincap ya da kertenkele gibi bazı kara canlılarının ve bazı balıkların kısa da olsa belli mesafeleri uçarak yani havada süzülerek katettikleri bilinmektedir. Bu canlıların uçuşları gerçekten çok etkileyicidir. Ancak Chrysopelea yılanının uçuşu çok daha farklıdır. Bu uçuşu bilinen tüm uçuşlardan üstün kılan faktör, bu akrobatik yılanın havada süzülmede kullanacağı kanat, perdeli pençe vs gibi hiçbir uzantısının olmamasıdır. İnsanı en çok hayrete düşüren nokta ise bu canlının aerodinamik ya da biyomekanikle ilgili fizik kanunlarını bilmeden böylesine tehlikeli bir atlayışa kalkışmasıdır.

32.Ağustos Böceğinin Muazzam Sesi



Avustralya Ağustos böceği “Cyclochila australiasice”nin boyu sadece 10 cm.dir. Ancak bu küçük canlı dünyanın en büyük gürültüsünü çıkarır.
Malbourne Üniversitesi’nden David Young ve Oxford Üniversitesi’nden Henry Bennett bu hayvanın şarkısını incelediler. Böceğin vücudunun yanına yerleştirilen mikrofonlar, 158 desibellik bir sonar şiddeti olduğunu gösterdi. Bu bir el bombasının patlamasıyla aynı değerdedir. Eğer böceğin işitme organı karnının uzağında bir kapsülün içinde korunmuş konumda olmasaydı, kendi kendini sağır hale getirirdi. Yanlarda bulunan iki adet organ bu sesin kaynağıdır. Bunlar tıpkı trompet gibidirler. Burada bulunan kas lifleri, trompetin dış organını iç organa bağlar haldedirler ve bu güçlü kas liflerinin ritmik kasılmasıyla trompet içine doğru çöker. Bu mekanizma, proteinlere ait dış organın kanatlara ait 4 sert damarın (şekil bozulması) deformasyonuna sebep olur. Bir seansta meydana gelen deformasyonların toplamı ise saniyede 4300 çarpma etkisi meydana getirir.
Ses üçüncü bir organ tarafından yükseltilir. Daha sonra ise ses, ladero-/ventral (karın yanı bölgesi) yükselticileri (amplifikatör) vasıtasıyla dışarıya doğru yöneltilir ve dışarıya çıkar.

33.Canlılardaki Mekanik Sistem Tasarımı



Çoğu zaman tasarımcılar için, harekete dayalı sistemlerin tasarımı, durağan yapılı sistemlerin tasarımından daha zordur. Sözgelimi bir matkabı tasarlarken karşılaşılan problemler bir sürahiyi tasarlarken karşılaşılan problemlerden daha çoktur. Çünkü ilkinde fonksiyon ilk planda iken, ikincisinde şekil ön plandadır. Ve fonksiyon ağırlıklı tasarımlar daha karmaşıktır. Tasarımdaki her parça amaca hizmet etmelidir ve hepsinin bir görevi olmalıdır. Bir tek parçanın eksikliğinde veya tasarım bozukluğunda sistem işlemez. (Harun Yahya, Doğadaki Tasarım)
Böyle bir hatayı taşıyan tasarımlar başarısızlığa mahkumdur. Nitekim insanların yaptığı mekanik sistemlerdeki hatalar sanılandan çok daha fazladır. Bunların bir çoğu deneme yanılma yöntemine göre tasarlanmıştır. Hatalar, ürünün piyasaya çıkmadan önce yapılan modellerinde giderilmeye çalışılmıştır. Ancak bu da kullanıma sunulan ürünlerde hata olmasını engelleyememiştir.

34.Kelebek Kanatlarındaki Estetik ve Fonksiyenellik




Kelebeklerin kanatlarındaki renklerin ve desenlerin bir süs olarak yaratılmış olmalarının yanında, bu canlılar için başka pek çok hayati fonksiyoni vardır.
Kelebek kanatlarındaki renk oluşumu son derece ilgi çekicidir. Bir kelebeğin kanatlarının üzerindeki pullar vasıtasıyla ışık yansır ve ortaya "gerçekte olmayan", ama akıl almaz bir simetri ve güzellik sergileyen renkler çıkar. "Gerçekte olmayan" diyoruz; neden mi?
Kelebekler, vücutlarına kıyasla oldukça geniş bir yüzeye sahip olan kanatlarının güzelliğiyle bilinirler. Peki kelebek kanatlarındaki bu muhteşem desenler ve renkler nasıl ortaya çıkmaktadır?
Kelebekler aslında saydam olan bir çift zar kanada sahiptirler. Bunlar, yoğunlukları farklı pullarla kaplı olduğu için zar kanatların saydamlıkları belli olmaz. Kelebek kanatlarının aerodinamiğini (hava akımlarından faydalanarak yapılan hareketler) artıran, onlara rengini veren işte bu pullardır. Dokunulduğu anda yerlerinden kopacak kadar hassas olan pulların, kelebeğin kanadına saplanan sivri uçları vardır. Bu sayede pullar dökülmeden durabilirler. Kanadın üstüne bir damın kiremitleri gibi dizilmiş olan her pulcuk ya kimyasal pigmentlerle ya da sabun köpüğündeki gibi, üstüne düşen ışığı gökkuşağı renklerine kıran yapısı ile renk kazanır. Ayrıca laboratuvar araştırmaları, farklı renklerin farklı kimyasal maddelere bağlı olduklarını da göstermiştir.

35.Kuşların Dünyası



" O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ' şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Yeryüzünde var olan tüm canlılar üremelerinden, korunmalarına, beslenme şekillerinden kendilerine inşa ettikleri yuvalara kadar sayısız üstün özelliklerle donatılmışlardır. Doğadaki canlıların kimi bir mimar gibi kendisine yuva inşa eder, kimi bir fizik mühendisi gibi ısıtma sistemi kurar, kimi ise gerçek bir kamuflaj ustasıdır. Bu canlıların yaşantıları incelendiğinde ise, hem fiziksel özelliklerinin hem de davranışlarının yaşadıkları ortamla tam bir uyum içerisinde olduğu görülür.
Üstelik bu canlıların hiçbiri bir bilince veya akla sahip değildir, hatta bir kısmının bir beyni dahi yoktur. Sergiledikleri üstün akıl, evrendeki herşeyin Yaratıcısı olan Allah'a aittir. Kuşların kendilerine özgü ve örnek alınacak birçok özellikleri vardır. Kuşların dünyasını incelediğimizde Allah'ın onları kendileri için en uygun anatomik yapıda yaratmış olduğunu görürüz. Örneğin kuşların dişleri yoktur. Bu yüzden, tohumların dış kabuğunu ağızlarıyla kırarlar, hatta bu yöntemle iç kabuğu da biraz bölerler. Çiğnemeyi ise vücutlarının başka bir yerinde yaparlar: Midelerinde. Mideleri iki odacığa bölünmüştür. Ön odada besinleri kimyasal olarak sindirmeye yarayan enzimler salgılanır.

36.Soğuk İklimlere Dayanıklı Canlılar


Doğadaki bazı canlıların dondurucu soğuğun hakim olduğu bölgelerde rahatlıkla yaşayabilmesi, Allah'ın onları soğuk ortamda yaşayabilecekleri özel tasarımlarla birlikte yarattığını gösterir.

Deniz Aslanlarının Koruyucu Yağı ve Derileri
Deniz aslanları dondurucu soğukluktaki kutupsal alanlarda yaşarlar. Memeliler sınıfına dahil olan bu canlılar yaşamlarını buzlu suların içinde sürdürmelerine rağmen soğuktan hiç etkilenmezler. Bunun nedeni vücutlarında bulunan koruyucu yağ tabakasıdır. Derilerinin altındaki bu yağ sayesinde vücutları sürekli sıcak kalmaktadır. Kutupsal alanlarda yaşayan deniz aslanlarının bir diğer ilginç özelliği ise ağızlarındaki uzun dişleridir.
Bu dişler sayesinde kendilerini en önemli düşmanlarından biri olan kutup ayılarına karşı korumakta ve midye, yengeç, salyangoz gibi sert kabuklara sahip olan avlarını sindirebilmektedirler. Sahip oldukları kalın, kaba derileri de bu canlıları düşmanlarının keskin dişlerinden ve çevrede bulunan sivri kaya parçalarından korunmalarını sağlar. Deniz aslanları vücutlarındaki fazla kiloları nedeniyle karada çok hızlı hareket edemezler, ancak bu durum deniz aslanları suyun içindeyken geçerli değildir. Bu canlılar suda oldukça hareketlidirler ve uzun mesafeleri hiç durmadan yüzebilmektedirler. Avları için 105 metre gibi oldukça derin bir mesafeye hiç zorlanmadan dalabilirler.